01 Blog
11-08-25
Yaralamalı Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Ve Manevi Tazminat Davası

Yaralamalı trafik kazaları, hem maddi hem de manevi zararlara yol açabilen olaylar olup, bu tür durumlarda tazminat davaları sıkça gündeme gelmaktadir. Peki, bu davaların hukuki dayanakları nelerdir, süreç nasıl işler ve nelere dikkat edilmelidir? Bu yazımızda, yaralama ile sonuçlanan trafik kazası nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarını ele alacağız.

HUKUKİ DAYANAKLAR
Yaralamalı trafik kazaları, hukuki açıdan haksız fiil sorumluluğu kapsamına girer. Bu davaların temel dayanakları şunlardır:
 

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK): TBK’nın 49. maddesi, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren kişinin bu zararı gidermekle yükümlü olduğunu belirtir. Ayrıca, TBK madde 61 uyarınca, birden fazla kişi aynı zarardan dolayı müteselsil sorumlu olabilir. Örneğin, araç sürücüsü, araç sahibi, sigorta şirketi veya işveren bu kapsamda sorumlu tutulabilir.
 

2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK): KTK’nın 88. maddesi, haksız fiilden kaynaklanan zararlardan müteselsilen sorumlu olanları düzenler. Yargıtay kararları da bu sorumluluğu pekiştirir.
 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi (07.02.2019 tarihli ve 2016/3559 E., 2019/1109 K.):“ Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacıların uğradığı zarar tek bir olaydan kaynaklanmakta olup, 2918 sayılı KTK.’nun 88. ve BK.’nun 50. maddesi uyarınca haksız fiile karışanların her biri zarardan müteselsilen sorumludurlar. Davacılar, zararlarını müştereken ve müteselsilen talep edebilecekleri gibi yasanın verdiği müteselsilen talep hakkından açıkça vazgeçerek her bir failin kusuru oranında da talepte bulunabilirler. Bu durumda mahkemece, davalıların kusuru oranında bir ayrıma gidilmeksizin tespit edilen zararın tümünün davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. 

Kazada zarar gören davacılara karşı tüm davalılar, farklı hukuki nedenlerle zarardan müteselsilen sorumlu olup aralarındaki münasebet de ihtiyari dava arkadaşlığıdır.

Müteselsil borçluluk, niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türü olup, borçlulardan birinin edimin tümünü ifa ederek alacaklıyı tatmin etmesi halinde evvelce mevcut olmasa dahi ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır.

Alacaklıyı tatmin eden bir borçlu, kendisine isabet eden paydan daha fazla bir ödemede bulunduğu takdirde, bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabilecektir. Bu durum bir borçlunun alacaklıyı tatmin etmesi halinde diğer borçluların da alacaklı karşısında alacaklının tatmin edilmesi ölçüsünde borçtan kurtulmalarının (BK 145/1 md.) doğal bir sonucudur.”

TAZMİNAT SORUMLULUĞU KİMLERE YÖNELTİLİR?
Tazminat davası, olayın niteliğine göre farklı kişilere karşı açılabilir:
Araç Sürücüsü: Kazaya neden olan kişi, kusuru oranında sorumludur.
 

Araç Sahibi: Araç sahibi, sürücünün fiillerinden dolayı sorumlu tutulabilir.
 

Sigorta Şirketi: Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamında, sigorta şirketi de zarar görenin gerçek zararından sorumludur. 
 

Diğer Sorumlular: Örneğin, işveren veya alt işveren gibi kişiler de müteselsil sorumluluk kapsamında yer alabilir.
Eğer kazaya neden olan kişi küçük veya vesayet altındaysa, veli veya vasiye; vefat etmişse mirasçılarına karşı dava açılabilir.

GÖREVLİ MAHKEME
Tazminat davalarında görevli mahkeme, davanın niteliğine göre belirlenir:
Asliye Hukuk Mahkemesi: Genel olarak yaralamalı trafik kazası davalarında görevli mahkemedir (6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 2).
Asliye Ticaret Mahkemesi: Eğer dava sigorta şirketine karşı açılacaksa, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a ve 5/1 maddeleri gereğince Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir.

DAVA ÖNCESİ ZORUNLU BAŞVURU
Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesine göre, sigorta şirketine karşı dava açmadan önce yazılı başvuru yapılması zorunludur. Bu, dava şartı niteliğindedir. Başvuru süreci şu şekilde işler:
 

Yazılı Başvuru: Zarar gören, sigorta şirketine maddi zararların karşılanması için yazılı talepte bulunur.
 

15 Günlük Süre: Sigorta şirketi, başvurudan itibaren 15 gün içinde cevap vermek zorundadır. Cevap verilmezse veya talep karşılanmazsa, dava açılabilir ya da tahkime gidilebilir.
Eğer sigorta şirketi ödeme yapmaz veya eksik ödeme yaparsa, Asliye Ticaret Mahkemesi’nde dava açılabilir. Ancak, dava öncesi arabuluculuk zorunludur (6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 4). Arabuluculukta anlaşma sağlanamazsa dava yoluna gidilir.

TAZMİNAT TÜRLERİ VE TALEP EDİLEBİLECEK ZARAR KALEMLERİ
Maddi Tazminat
Maddi tazminat, kazadan kaynaklanan maddi kayıpların giderilmesi için talep edilir. TBK madde 54 uyarınca talep edilebilecek başlıca zarar kalemleri şunlardır:
   -Tedavi Giderleri: Hastane masrafları, ilaç giderleri, bakıcı giderleri vb.
   -Kazanç Kaybı: Çalışma gücünün azalması veya kaybı nedeniyle uğranılan gelir kaybı.
   -Ekonomik Geleceğin Sarsılması: Kazanın uzun vadeli maddi etkileri.
 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi (13.05.2014 tarihli ve 2013/5693 E.    2014/7588K.): “Davacının başkasının yardımına muhtaç olması nedeniyle asgari ücretle bakıcı gideri hesaplanması doğru ise de, bakıcı giderinin ödenmesi sırasında bakıcıyı çalıştıran davacının brüt asgari ücret kadar bir ödeme yapmasının gerektiği düşünülmeden bakıcı gideri olarak asgari ücretin brütü yerine neti kadar harcama yapılacağının kabulü ile net asgari ücretle bakıcı giderinin hesaplanması da hatalıdır..”
“Ayrıca, tedavi için yapılan yol giderleri gibi belgesiz harcamalar için de bilirkişi raporuyla zarar tespiti yapılabilir “(Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 2012/1882 E.).

Manevi Tazminat
Manevi tazminat, kazanın mağdurda yarattığı acı, elem ve ızdırabı gidermek amacıyla talep edilir (TBK madde 56). Ancak, sigorta şirketine karşı manevi tazminat talep edilemez; bu talep yalnızca araç sürücüsü veya sahibi gibi asıl sorumlulara yöneltilir.
Manevi tazminat miktarı belirlenirken şu faktörler dikkate alınır:
   -Mağdurun yaşadığı acı ve ızdırap seviyesi,
   -Zararın boyutu,
   -Tarafların sosyal ve ekonomik durumları,
   -Olayın ağırlığı ve niteliği.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 25.09.2024 tarihli ve 2024/6955 E, 2024/8152 K; “6098 sayılı TBK m. 56 hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.

Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri gözönünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)”
 

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 02.12.2024 tarihli ve 2024/6044 E., 2024/12004 K.”Mahkemece, meydana gelen trafik kazası sonucu, davacının cismani zarara uğraması nedeniyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davacının kazada hiçbir kusurunun bulunmaması, davalı sürücünün kazada ağır kusurlu olması, davacının kaza sonucu %33,2 oranında kalıcı maluliyete uğraması, oluşan zararın ağırlığı hususları gözönünde tutularak, olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen, davacı için hak ve nesafet kuralları çerçevesinde daha yüksek manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, somut olay ile bağdaşmayan, düşük miktarda manevi tazminata hükmedilmesi uygun görülmemiştir.”
Yukarıda belirtilen hususlar ve olay tarihi, tarafların müteveffaya olan yakınlıkları, sosyal ve ekonomik durumları gibi hususlar da dikkate alındığında, davacılar için takdir edilen manevi tazminatın bir miktar az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.

TAZMİNATIN HESAPLAMASI
Maddi tazminat hesaplanırken şu unsurlar dikkate alınır:
   -Kazanın oluş şekli,
   -Tarafların sosyal ve ekonomik durumları,
   -Mağdurun yaşı ve refah düzeyi,
   -Muhtelif yaşam tabloları.
“Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması hâlinde, zararın kapsamının tespiti açısından geçici iş göremezlik süresi ile sürekli iş göremezlik oranının doğru bir şekilde belirlenmesi zorunludur. Söz konusu belirlemenin, bağlı oldukları mevzuat uyarınca sağlık kurulu raporu vermeye yetkili hastaneler veya sağlık kuruluşları tarafından çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihinde yürürlükte bulunan mevzuata göre yapılması gerekir.” (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 19.02.2025 tarihli ve 2024/14767 E.,  2025/2776 K..).

BELİRSİZ ALACAK DAVASI
Trafik kazalarından doğan cismani zararların tazmini istemi HMK.107 maddesinde yer bulan belirsiz alacak davası niteliğindedir. 

6100 Sayılı Kanun'un 107. maddesine göre, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. 

Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafca belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
I. Davacının kendisinden beklenememesi,
II. Bunun olanaksız olması,
III. Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.

Belirsiz alacak davasının getirdiği en önemli etkin koruma, usul ekonomisi ve hak arama özgürlüğüne hizmet etmesi yanında davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama riskini azaltmasıdır. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 04.11.2021 tarihli, 2021/(22)9-629 E., 2021/1334 K. sayılı kararında da aynı hususlara işaret edilmiştir.

Bedensel zararlardan doğan davalarda yapılacak tazminat hesabı, konusu uzmanlık gerektiren bir durum olduğu için dava açılmadan ve konuya ilişkin bilirkişi raporu alınmadan alacağın miktarını belirleyebilmek mümkün değildir. Davaların belirsiz alacak davası olarak açılması sebebiyle tedavi giderleri, geçici ve sürekli iş göremezlik tazminat davalarında alacağın bir kısmı için dava açılmış olsa da alacağın kalan kısmı zamanaşımına uğramayacaktır. Zararın dosya kapsamında tanzim edilen bilirkişi raporlarınca belirli hale gelmesi ile birlikte zarar gören, talep miktarını bir defaya mahsus artırabilecektir.

Ancak, manevi tazminat istemi manevi tazminatın bölünemezliği kuralına aykırı bir biçimde kısmi veya belirsiz alacak davası olarak açılamaz ve manevi zararın HMK’nın 107.maddesine göre dava yoluyla tespiti de istenemez.

ZAMANAŞIMI
Tazminat talepleri, haksız fiil sorumluluğuna dayanır ve genellikle 2 yıllık zamanaşımına tabidir. Ancak, kazaya neden olan fiil aynı zamanda taksirle yaralama suçu teşkil ediyorsa, ceza zamanaşımı süresi (8 yıl) dikkate alınır.

SONUÇ
Yaralamalı trafik kazaları nedeniyle açılacak tazminat davaları, hem maddi hem de manevi zararların giderilmesi için önemli bir yoldur. Ancak, dava süreci öncesinde sigorta şirketine başvuru, arabuluculuk gibi usul şartlarına dikkat edilmesi gerekir. Türk Borçlar Kanunu ve Karayolları Trafik Kanunu’nun ilgili maddeleri ile Yargıtay içtihatları, bu süreçte yol göstericidir. Doğru bir hukuki strateji ve uzman desteğiyle, mağdurların hak kayıplarının önüne geçilmesi mümkündür.

 

WhatsApp Icon