KNOW-HOW: Teknolojik Çağda Bilgi Birikiminin Hukuki ve Stratejik Analizi
I. Giriş: Know-How Kavramının Tanımı ve Stratejik Önemi
Bilgi ve deneyim, modern ekonominin en değerli sermayesi haline gelmiştir. Bu dönüşüm, işletmelerin yıllar içinde biriktirdiği ve onlara rekabet avantajı sağlayan, ancak somut bir varlığı olmayan gayri maddi değerleri ön plana çıkarmıştır. Bu değerlerin en kritiklerinden biri, teknoloji dünyasının hukuksal düzenlemesine ihtiyaç duyduğu "Know-How" kavramıdır. Know-how, "nasıl yapıldığını bilme" anlamına gelen "know how to do it" ifadesinin kısaltılmış halidir ve Türkçe'de "ticari sır," "teknik bilgi," veya "meslek sırrı" gibi çeşitli terimlerle ifade edilmektedir. Ancak bu terimler, kavramın tam kapsamını yansıtmaktan genellikle uzak kalmaktadır.
1.1. Know-How Nedir? Çok Yönlü Bir Tanım
Hukuksal ve endüstriyel alanda know-how kavramının tanımlanmasında tam bir yeknesaklık bulunmamaktadır. Ancak farklı otoriteler tarafından formüle edilen tanımlar, know-how'ın temel unsurlarını ortak bir paydada buluşturmaktadır. Örneğin, Endüstriyel Mülkiyeti Koruma Birliği (ANBPPI), know-how'ı "patentli olsun veya olmasın, aynı koşullar altında endüstriyel bir ürünün yahut sürecin yeniden üretilmesi için doğrudan gerekli olan, gizlenmiş, tecrübe esaslı teknik bilgi" olarak tanımlamaktadır.
Türk hukukunda know-how'a özel bir yasal tanım olmasa da, Rekabet Hukuku tarafından yürürlüğe konulmuş olan 2002/2 no'lu Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği, bu kavramı "Sağlayıcının tecrübe, denemeleri sonucu elde ettiği ve patentli olmayan, uygulamaya yönelik, gizli, esaslı ve belirlenmiş bilgi paketi" olarak tanımlamaktadır. Bu tanım, know-how'ın hukuki niteliği ve korunabilirliği açısından üç temel unsuru netleştirmektedir:
-Gizli: Know-how, bir bütün olarak veya parçaları birleştirildiğinde dahi herkes tarafından kolaylıkla bilinmeyen veya erişilemeyen bir nitelik taşımalıdır. Bu özellik, patent hukukundaki mutlak yenilik kavramından farklı olarak, bilginin nispi olarak gizli kalmasını ifade eder.
-Esaslı: Anlaşma konusu mal veya hizmetlerin kullanımı, satışı veya yeniden satışı bakımından alıcı için vazgeçilmez, kritik bilgiler içermelidir. Bu, bilginin ekonomik bir değer taşıdığını ve alıcıya somut bir avantaj sağladığını gösterir.
-Belirlenmiş: Gizlilik ve esaslılık şartlarını taşıdığını kanıtlamak için, yeterince geniş kapsamlı ve ayrıntılı bir şekilde tanımlanmış olması gerekmektedir. Bu unsur, bilginin soyut ve muğlak olmaktan ziyade, belirli bir sözleşmeye konu olabilecek şekilde somutlaştırılmasını ifade eder.
1.2. Tarihsel Gelişimi ve Günümüzdeki Konumu
Know-how, tarihsel olarak Sanayi Devrimi'nden sonra Anglo-Amerikan hukuk çevresinde ortaya çıkmış bir kavramdır. Sanayi işletmelerinin genişlemesi ve üretim tekniklerinin karmaşıklaşmasıyla birlikte, yazıya dökülemeyen veya yazılı olarak ifade edilmesi zor olan bilgi ve beceriler, sahiplerinin fiili tekelinde ve gizliliğinde kalmaya başlamıştır. Bu durum, know-how'ı ticari bir değer olarak konumlandırmıştır.
Know-how kavramının Anglo-Amerikan (Common Law) ve Kıta Avrupası (Civil Law) hukuk sistemlerindeki farklı yaklaşımı, Türk hukukundaki mevcut durumu anlamak için kritik bir zemin oluşturmaktadır. Common Law sistemi, yargı içtihatlarına dayalı esnek bir yapıya sahipken, Civil Law sistemi (Türk hukuku da dahil olmak üzere), yasalarla kodifiye edilmiş kurallara öncelik verir. Bu yapısal farklılık, Türk hukukunda know-how'ı düzenleyen özel bir kanunun bulunmamasının temel sebeplerinden biridir. Bu durum, know-how'ın Türk hukukunda doğrudan bir hak olarak kabul edilmek yerine, mevcut genel hükümler (Türk Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Türk Ceza Kanunu) çerçevesinde dolaylı olarak korunmasına neden olmaktadır.
Günümüzde, "Enformasyon Çağı" olarak da adlandırılan bu dönemde, teknolojik gelişmelerin ivme kazanmasıyla birlikte know-how'ın önemi daha da artmıştır. Şirketler arası rekabetin yoğunlaşması, sürdürülebilir bir rekabet avantajı elde etme zorunluluğunu beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda, Ar-Ge faaliyetleri sonucunda elde edilen ve gizli tutulan know-how, işletmeler için hayati bir varlık haline gelmiştir.
1.3. Know-How'ın Unsurları ve Kapsamı: Teknik ve Ticari Ayrımı
Know-how kavramının anlaşılması, onu oluşturan temel unsurların incelenmesiyle mümkündür. Bir bilginin know-how olarak nitelendirilebilmesi için belirli kriterleri karşılaması gerekir:
-Sınai Alana İlişkin Her Türlü Bilgi ve Tecrübeyi İçerme: Know-how, sınai bir faaliyet (üretim, pazarlama, yönetim) sonucu elde edilen bilgi ve tecrübeden oluşur. Önemli bir ayrım olarak, bir çalışanın kişisel eğitim seviyesi veya genel becerileri know-how kapsamında değerlendirilmez, çünkü bunlar işletmenin faaliyeti sonucu değil, kişinin kendi birikimiyle kazanılan şahsa bağlı bilgilerdir.
-Kural Olarak Gizli Olması: Know-how, herkesin kolayca elde edemeyeceği, sahiplerinin fiili tekelinde kalan bilgilerden oluşur. Ancak bu, mutlak bir zorunluluk değildir. Bazı durumlarda aleni olan ancak sahibi tarafından bir araya getirilerek özel bir değer kazandırılan bilgiler de know-how konusu olabilir. Know-how'ın bu "nispi gizlilik" niteliği, patent hukukundaki "mutlak yenilik" ilkesinden farklılık gösterir. Know-how'ın korunması, doğrudan bilginin kendisine değil, sahibinin o bilgiyi gizli tutmak için gösterdiği çabaya ve bilginin haksız yollarla elde edilmesine karşı yasalara dayanmaktadır.
-Devredilebilme: Know-how, bir ticari değer taşıdığı ve sözleşme konusu olabildiği için üçüncü kişilere aktarılabilir nitelikte olmalıdır. Maddi olmayan bir varlık olduğu için bu aktarım, belgeler, çizimler, formüller gibi somut araçlarla yapılabileceği gibi, sözlü anlatım veya personel eğitimi gibi soyut yollarla da gerçekleşebilir.
Uygulamada, know-how bu unsurları taşıyan teknik ve ticari bilgileri kapsar. Teknik know-how; üretim süreçleri, konstrüksiyon resimleri, deneme raporları veya formülleri içerirken , ticari know-how; pazarlama stratejileri, müşteri listeleri, maliyet bilgileri veya işletme organizasyon dokümanlarını kapsar. Örneğin, Toyota'nın "Just In Time" üretim sistemi teknik, Red Bull'un macera sporlarına odaklanan marka imajı ise ticari know-how'a örnek teşkil eder.
Aşağıdaki tablo, know-how'ın ana unsurlarını özetlemektedir:
II. Know-How'ın Hukuki Nitelik ve Sözleşmesel Yapısı
Know-how'ın hukuki mahiyeti, özellikle Türk hukukunda, karmaşık ve tartışmalı bir konudur. Kavramın özel bir kanunla düzenlenmemiş olması, onun hukuki bir "hak" olarak sınıflandırılmasını güçleştirmektedir.
2.1. Know-How Üzerinde Mutlak Hak Tartışması
Doktrinde know-how üzerinde bir mutlak hakkın bulunup bulunmadığı konusu derinlemesine tartışılmıştır. Mutlak haklar, hukuk sistemimizde herkese karşı ileri sürülebilen, ayni ve kişilik hakları gibi kanunla sınırlı sayıda düzenlenmiş haklardır.
-Mutlak Hak Görüşü: Bu görüşü savunan yazarlar, know-how'ın sahibine sağladığı ekonomik avantaj nedeniyle onu bir malvarlığı değeri olarak kabul eder. Bazıları, bilginin bir kişinin emeği ve deneyimi sonucu oluştuğunu ve bu nedenle kişilik hakkının bir uzantısı olarak herkese karşı korunabileceğini ileri sürmektedir. Bu bakış açısına göre, know-how haksız fiil ve haksız rekabet hükümleri aracılığıyla korunur.
-Nispi Hak Görüşü: Karşı görüş ise, Türk hukuk sisteminde mutlak hakların kanunla düzenlendiğini ve know-how'ın bu kapsamda sayılmadığını savunur. Bu nedenle know-how üzerinde herkesin ileri sürebileceği subjektif bir mutlak hak söz konusu değildir. Know-how, daha çok sözleşmesel ilişkilerle devredilen veya lisanslanan, yani nispi (alacak) haklar doğuran bir değer olarak kabul edilir.
Uygulamada, Gelir Vergisi Genel Tebliği'nin know-how'ı "gayri maddi hak" olarak nitelendirmesi ve Gelir Vergisi Kanunu'nun 70/5. maddesinde bu kavramın gelir elde etme aracı olarak tanımlanması, know-how'ın ekonomik bir malvarlığı değeri olduğu yönündeki kabulü desteklemektedir. Ancak bu, kavramın mutlak bir hak olduğu anlamına gelmemektedir. Know-how, borçlar hukuku kapsamında yapılan sözleşmelerle devir veya lisans konusu edilebilir ve bu sözleşmelerden doğan haklar, taraflar arasında geçerli olan nispi haklardır.
2.2. Know-How Sözleşmelerinin Hukuki Niteliği
Türk Borçlar Kanunu'nda özel olarak düzenlenmiş bir sözleşme türü olmaması nedeniyle know-how sözleşmeleri, "isimsiz" veya "atipik" bir sözleşme olarak nitelendirilir. Bu durum, sözleşme serbestisi ilkesi gereğince tarafların ihtiyaçlarına göre esnek bir yapı oluşturmasına olanak tanır. Doktrinde know-how sözleşmesinin hukuki niteliği, kanunda düzenlenen diğer sözleşme tipleriyle benzerlikleri üzerinden tartışılmıştır:
-Satım Sözleşmesini Esas Alan Görüş: Know-how'ın bir malın satımına benzetilerek bilgilerin devrine ilişkin bir sözleşme olduğu kabul edilir. Ancak, know-how'ın maddi bir varlık olmaması, bu görüşün eleştirilmesine yol açmaktadır.
-Ürün Kirası Sözleşmesini Esas Alan Görüş: Özellikle know-how'ın belirli bir süre için kullanıma bırakıldığı ve bedelin ciroya bağlı olarak belirlendiği durumlarda bu benzerlik öne çıkar. Ancak ürün kirası sözleşmesinin sürekli edimli, know-how sözleşmesinin ise ani edimli olarak da düzenlenebilmesi bu görüşün mutlak geçerliliğini engeller.
-Hizmet veya Vekalet Sözleşmesini Esas Alan Görüş: Know-how sözleşmeleri, genellikle personelin eğitimi gibi hizmet edimlerini de içerdiğinden, bu sözleşme türüyle benzerlikler taşır. Özellikle gizli bilginin aktarıldığı sözleşmelerde bu unsurlar daha belirgin hale gelir.
Know-how sözleşmeleri, know-how verenin bilgiyi açıklama ve kullanımına izin verme, know-how alanın ise karşılığında bir bedel ödeme borcu altına girdiği, iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Bu sözleşmelerin isimsiz bir yapıda olması, tarafların sözleşme içeriğini serbestçe belirlemesine imkan tanır. Bu esneklik, münhasır (exclusive) veya sürekli gibi farklı know-how sözleşme tiplerinin ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Böyle bir yapı, Türk hukukunda know-how'ın korunmasının temelinin, doğrudan yasal düzenlemelerden ziyade, titizlikle hazırlanmış ve tüm edimleri somutlaştıran sözleşmelere dayandığını göstermektedir.
III. Know-How'ın Korunma Mekanizmaları ve Güncel Yargı Uygulamaları
Know-how'ın hukuki korunması, patent gibi tescile dayalı fikri hakların aksine, daha çok sözleşmesel ve genel yasal hükümlere dayanmaktadır. Know-how'ın, patent alınabilecek nitelikte olsa dahi, alenileşme riskinden kaçınmak amacıyla tescil edilmeyerek gizli tutulması tercih edilebilir. Bu durumda, bilginin korunması için stratejik ve hukuki tedbirler büyük önem taşır.
3.1. Sözleşmesel Koruma: Gizlilik Sözleşmeleri (NDA)
Know-how'ın korunmasında en temel ve en etkili araçlardan biri, gizlilik anlaşmalarıdır (Non-Disclosure Agreement - NDA). Bu sözleşmeler, know-how alıcıları, danışmanlar, tedarikçiler ve en önemlisi çalışanlarla yapılır. Bir çalışanla yapılan gizlilik sözleşmesi, personelin görevi veya sıfatı nedeniyle vakıf olduğu ticari sırların ve know-how'ın, iş ilişkisi devam etse de, sona erse de üçüncü kişilere açıklanmasını, devredilmesini veya iş amacı dışında kullanılmasını engelleme amacı taşır.
Bir gizlilik sözleşmesinin etkin olabilmesi için, gizli bilginin kapsamının, gizli tutma yükümlülüğünün süresinin ve ihlal halinde uygulanacak cezai yaptırımların net bir şekilde belirlenmesi esastır. Bu sözleşmelerde, çalışanın kişisel bilgi ve becerileri ile işletmeye ait know-how arasında net bir ayrım yapılması gereklidir. Çalışanın kendi kişisel eğitim ve tecrübesiyle edindiği bilgiler, işletmenin know-how'ı kapsamında değerlendirilmez ve şahıstan ayrı devri mümkün değildir.
3.2. Yasal Koruma: Ceza ve Ticaret Hukuku Hükümleri
Sözleşmesel korumanın yanı sıra, Türk hukuku know-how ve ticari sırları dolaylı yollarla da korumaktadır.
-Türk Ceza Kanunu (TCK) Madde 239: TCK'nın 239. maddesi, "Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması" suçunu düzenlemektedir. Bu madde, görev, sıfat, meslek veya sanat gereği bir ticari sırra vakıf olan kişinin, yetkisiz kişilere bu sırrı ifşa etmesini cezai yaptırıma bağlamaktadır.
-Türk Ticaret Kanunu (TTK) Haksız Rekabet Hükümleri: TTK m. 56 ve devamındaki haksız rekabet hükümleri, know-how'ın hukuka aykırı yollarla elde edilmesi, kullanılması veya açıklanması gibi durumlara karşı bir koruma mekanizması sunar. Bu hükümler, bir işletmenin ticari sırlarının çalınması veya yetkisiz şekilde kullanılması durumunda tazminat davaları ve durdurma kararları gibi hukuki yaptırımların uygulanmasını mümkün kılar.
3.3. Güncel Yargı Kararları Işığında Koruma Şartları
Know-how ve ticari sırların yasal koruması, pratikte bilginin "gizli sır" niteliği taşıdığının somut delillerle ispat edilmesine bağlıdır. Yargıtay'ın TCK 239 ve haksız rekabet davalarına ilişkin kararları, işletmeler için yol gösterici niteliktedir. Yargı kararlarının temel vurgusu, göstermelik gizlilik yerine aktif ve somut koruma gerekliliğidir.
Yargıtay'ın aradığı kritik kriterler şu şekilde özetlenebilir:
-Gizlilik İçin Makul Tedbirlerin Alınması: Mahkemeler, bir bilginin ticari sır olarak korunabilmesi için, bilgi sahibinin bu sırrı korumak adına makul ve somut önlemler almasını şart koşmaktadır. Bilginin şifrelenmesi, erişim kısıtlamaları getirilmesi, çalışan gizlilik politikalarının oluşturulması ve uygulanması gibi adımlar, bilginin sır niteliğini pekiştirmektedir. Bilgilerin herkesin erişimine açık şirket içi klasörlerde tutulması, sır niteliğini ortadan kaldırır ve yasal korumayı zedeler.
-İspat Yükü: Bir know-how ihlal davasında ispat yükü, iddia sahibine aittir. Sadece soyut iddialar veya beyanlar yeterli değildir. Bilginin hukuka aykırı şekilde ele geçirildiğinin ispatı için, e-posta kayıtları, IP adresleri ve teknik altyapının incelenmesi gibi somut deliller ve bilirkişi raporları gerekmektedir.
-Bilginin "Ticari Sır" Niteliği: Mahkemeler, bir bilginin ticari sır olup olmadığını, sahibine rekabet avantajı sağlayıp sağlamadığına bakarak değerlendirmektedir. Ticari değeri olmayan bilgiler, ticari sır kapsamında korunmaz.
Bu yargı eğilimi, hukuki korumanın, doğrudan bir "hak" tanımından ziyade, işletmenin kendi çabalarıyla yarattığı ve koruduğu bir "değer"i esas aldığını göstermektedir. Bir işletme, know-how'ını sadece "sır" olarak adlandırmakla yetinmemeli, bu sırrı korumak için gerekli adımları atmalıdır.
Aşağıdaki tablo, Yargıtay'ın ticari sır koruma davalarındaki yaklaşımını özetlemektedir:
IV. Know-How'ın Ticari Kullanımı ve Stratejik Değeri
Know-how, sadece hukuki bir kavram olmakla kalmayıp, iş dünyasında rekabeti ve iş modellerini doğrudan etkileyen stratejik bir varlıktır.
4.1. Know-How ve Patent: Stratejik Bir Karşılaştırma
Know-how ve patent, her ikisi de fikri ürünleri koruma amacı taşısalar da, aralarında stratejik kararları etkileyen önemli farklılıklar bulunur.
Bir işletme için bir buluşu patentle korumak, onu yasal olarak tekel haline getirir ancak koruma süresi sınırlıdır ve bilgi kamuya açık hale gelir. Öte yandan, know-how olarak gizli tutmak, bilginin ticari sır olarak kalmasını ve dolayısıyla sınırsız bir süre boyunca korunmasını sağlar. Bu stratejik seçim, Coca-Cola'nın 100 yılı aşkın süredir gizli tuttuğu formülü veya KFC'nin gizli tarifi gibi örneklerle somutlaştırılabilir. Bu tür örnekler, belirli bir bilginin patentten ziyade know-how olarak korunmasının, uzun vadede daha değerli bir strateji olabileceğini göstermektedir.
4.2. Know-How'ın Sözleşme Türleri İçindeki Yeri
Know-how, atipik bir sözleşme türü olarak karşılıklı borç yükleyen sözleşmeler aracılığıyla lisanslanabilir, satılabilir veya kiralanabilir. Bu sözleşmelerde, know-how veren taraf bilgiyi aktarmayı ve kullanımına izin vermeyi taahhüt ederken, know-how alan taraf bir bedel ödemeyi taahhüt eder.
Know-how'ın ticari hayattaki en önemli uygulama alanlarından biri franchising sözleşmeleridir. Franchising, adeta know-how'ın üzerine kurulu bir iş modelidir ve bu kavram, sistemin "köşe taşı" (cornerstone) olarak kabul edilir. Franchisor, kendi iş modelini, operasyonel süreçlerini ve başarıya giden "reçeteyi" (know-how) franchisee'ye aktarır. Bu aktarım, markanın standartlaşmasını, kalitesinin korunmasını ve franchisee'nin ekonomik başarısının güvence altına alınmasını sağlar. Know-how, bu sözleşmelerde sadece teknik bilgiyi değil, aynı zamanda pazarlama stratejilerini, personel eğitim yöntemlerini ve operasyonel verimliliği artıran tüm süreçleri de içerir.
4.3. Örneklerle Know-How'ın Uygulanması ve Sektörel Değerleri
Know-how'ın değeri, farklı sektörlerdeki somut örneklerle daha iyi anlaşılabilir:
-Üretim Sektörü: Toyota'nın "Just In Time" (Tam Zamanında) üretim sistemi, stok maliyetlerini en aza indirerek üretim verimliliğini artıran bir teknik know-how örneğidir.
-Teknoloji Sektörü: Google'ın arama motoru algoritması veya Netflix'in kullanıcı tercihlerine göre öneri yapan yapay zeka sistemi, rakiplerinden ayrışmasını sağlayan benzersiz know-how'lardır.
-Pazarlama ve Marka Yönetimi: Red Bull'un macera ve ekstrem sporlara odaklanarak oluşturduğu marka imajı, enerji içeceği pazarında farklılaşmasını sağlayan önemli bir ticari know-how'dır.
-Hizmet Sektörü: Apple'ın perakende mağazalarındaki "Genius Bar" modeli, müşterilere teknik destek ve danışmanlık sunarak müşteri sadakatini artıran ve marka değerine katkı sağlayan bir hizmet know-how'ıdır.
-Diğer Alanlar: Bir mühendisin yıllar içinde edindiği üretim süreçlerine dair püf noktaları veya bir aşçının özgün tarifleri, know-how'ın kişisel tecrübeye dayalı yönünü ortaya koymaktadır.
Know-how, sadece bir "gizli bilgi" değil, aynı zamanda bir işletmenin yıllar içinde elde ettiği olumlu ve olumsuz tüm deneyimlerin (Ar-Ge faaliyetleri, denemeler, pazarlama testleri vb.) birikimidir. Bu birikim, know-how'ı statik bir üründen ziyade, sürekli gelişim ve inovasyon döngüsünün bir sonucu haline getirmektedir. Bu bakış açısı, know-how'ın yönetimini tek bir bilginin korunmasından öte, sürdürülebilir bir kurumsal öğrenme ve inovasyon kültürünün inşası ve korunması olarak görmemizi sağlar.
V. Sonuç ve İşletmeler İçin Tavsiyeler
Know-how, modern ekonomideki en değerli varlıklardan biridir. Türk hukuku, bu kavramı özel bir kanunla düzenlememiş olsa da, mevcut genel hükümler ve sözleşmesel mekanizmalarla dolaylı olarak koruma sağlamaktadır. Bu durum, know-how'ın sahipleri için aktif bir yönetim ve koruma stratejisi izleme zorunluluğunu ortaya koymaktadır.
5.1. Know-How Yönetiminde Kritik Adımlar
İşletmelerin know-how'larını etkin bir şekilde yönetebilmeleri için izlemesi gereken kritik adımlar şunlardır:
-Know-How'ın Tespiti ve Belgelenmesi: İşletme içindeki tüm know-how'ların (teknik, ticari, yönetimsel) belirlenmesi, sınıflandırılması ve mümkünse yazılı hale getirilmesi (raporlar, çizimler, dokümanlar) esastır. Bu, hem aktarım süreçlerini kolaylaştırır hem de hukuki ispat yükünü hafifletir.
-Sözleşmesel Koruma: Çalışanlar, danışmanlar, iş ortakları ve tüm üçüncü taraflarla detaylı ve bağlayıcı gizlilik anlaşmaları (NDA) imzalanması gereklidir. Bu sözleşmelerde gizli bilginin tanımı, gizlilik süresi, ve ihlal halinde uygulanacak yaptırımlar açıkça belirtilmelidir.
-Kurum İçi Güvenlik Politikaları: Know-how'ın fiziki ve dijital olarak korunması için somut önlemler alınmalıdır. Bilgilere erişim kısıtlamaları, şifreleme sistemleri ve yetki matrisleri oluşturulması, yasal koruma davalarında en önemli delillerden biri olacaktır.
-Çalışan Farkındalığı: Çalışanlara, gizlilik yükümlülüklerinin önemi ve şirketin know-how'ını korumanın stratejik değeri hakkında düzenli eğitimler verilmelidir.
5.2. Gelecek Perspektifi
Teknolojinin hızla gelişmeye devam etmesiyle birlikte, know-how kavramının önemi artmaya devam edecektir. Yapay zeka, veri analizi ve otomasyon gibi alanlarda elde edilecek bilgi birikimi, işletmeler arası rekabetin anahtarı olacaktır. Bu bağlamda, Türk hukukunda know-how'a ilişkin daha net ve özel yasal düzenlemelerin getirilmesi ihtiyacı gündeme gelebilir. Ancak bu gerçekleşene kadar, Türk Medeni Kanunu'ndaki dürüstlük kuralı (TMK m. 2) ve Türk Ticaret Kanunu ile Ceza Kanunu'ndaki ilgili hükümler, know-how sahipleri için temel bir güvence sağlamaya devam edecektir. En nihayetinde, hukuki koruma, know-how'ı değerli kılan stratejik yönetimin bir uzantısıdır.