Açık Cezaevine Geç Teslim Olma
Ceza infaz hukukunda hükümlülere tanınan izin hakları, rehabilitasyon ve topluma yeniden kazandırma amacıyla düzenlenmiş sosyal bir tedbirdir. Ancak bu hakların kullanımı, belirli disiplin kurallarına bağlıdır. Özellikle açık ceza infaz kurumlarında izin dönüşlerinde yaşanan gecikmeler, hücre cezası ve kapalı cezaevine iade gibi yaptırımlara yol açabilmektedir. Bu çalışmada, Yargıtay’ın son yıllarda verdiği kararlar ışığında “makul süre” kavramının disiplin cezası uygulamalarındaki rolü incelenecektir.
Açık ceza infaz kurumlarında hükümlülere tanınan izin hakları, ceza infaz sisteminin insani yönünü yansıtan önemli bir uygulamadır. Ancak bu izinlerin sonunda cezaevine zamanında dönüş, disiplin açısından kritik bir noktadır. Teslim saatinde yaşanan gecikmeler, çoğu zaman hücre cezası ve kapalı cezaevine iade gibi ağır sonuçlara yol açabilmektedir.
MAKUL SÜRE NEDİR?
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 44. maddesi, izin dönüşlerinde zamanında teslim olunmaması halinde disiplin cezası uygulanabileceğini düzenler. Ancak “makul süre” kavramı, bu hükmün yorumlanmasında belirleyici hale gelmiştir. Yargıtay, teslim saatinden 20 dakika, 47 dakika hatta 1 saat 45 dakikalık gecikmeleri, hükümlünün sunduğu makul mazeretler doğrultusunda disiplin cezası gerektirmeyecek şekilde değerlendirmiştir.
YARGITAY’IN HAKKANİYET TEMELLİ YAKLAŞIMI
İncelenen kararlar, Yargıtay’ın sadece süreye değil, gecikmenin nedenine de odaklandığını göstermektedir. Örneğin:
-Yolculuk sırasında yaşanan aksilikler
-Hasta çocukla ilgilenme zorunluluğu
-Şehir bilgisi eksikliği nedeniyle yaşanan gecikmeler
Bu tür gerekçeler, Yargıtay tarafından “makul” kabul edilmekte ve disiplin cezasının kaldırılması yönünde kararlar verilmektedir. Bu yaklaşım, infaz hukukunda bireysel koşulların dikkate alınması gerektiğini vurgulayan bir içtihat çizgisi oluşturmaktadır.
YARGITAY İÇTİHATLARI
Yargıtay’ın çeşitli daireleri tarafından verilen kararlar, “makul süre” kavramının somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Aşağıda sunulan kararlar, bu yaklaşımın örneklerini sunmaktadır:
Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin 22.12.2014 tarihli 2014/32457 E, 2014/21699 sayılı kararında, hükümlünün çocuğunun hastalığı ve seyahat sırasında yaşanan aksaklıklar nedeniyle 47 dakikalık gecikme yaşadığı, ayrıca izin belgesinde teslim saati belirtilmediği gerekçesiyle disiplin cezası kaldırılmıştır.
Karar “Suç tarihinde açık ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan D.. M.., 14/10/2013 tarihinde başlayan 6 günlük izin süresinin bittiği günün teslim olma saatinden 47 dakikalık bir gecikme ile cezaevine giriş yapması nedeniyle cezaevi görevlilerince tutulan tutanak üzerine hücreye koyma cezası ile cezalandırılarak kapalı ceza infaz kurumuna iade kararı verilmiş ise de; hükümlünün çocuğunun hasta olması nedeniyle eve uğradığı ve seyahatinde aksiliklerle karşılaştığı yönündeki beyanların itibar edilerek 47 dakikalık gecikmenin makul bir süre olduğunun kabul edilmesi gerektiği kaldı ki hükümlüye verilen 08/10/2013 tarihli ve 2013/1648 izin defteri sıra nolu izin belgelerinde hükümlünün sadece teslim olması gerektiği tarihin 20/10/2013 olarak yazıldığı ve herhangi bir saat dilimine yer verilmediğinin de anlaşılması karşısında şikayetinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine dair verilen karar Kanun'a aykırı olup, kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.” şeklindedir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 28.11.2016 tarihli 2016/4396 E, 2016/4072 sayılı kararında, hükümlünün İzmir ilini bilmemesi nedeniyle yaşadığı gecikme makul kabul edilmiş, disiplin cezası kaldırılmıştır. Bu karar, bireysel koşulların değerlendirilmesinde önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Karar, “Suç tarihinde açık ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan ...'un, 01/02/2016 tarihinde başlayan 5 günlük izin süresinin bittiği günün teslim olma saatinden 1 saat 45 dakikalık bir gecikme ile cezaevine giriş yapması nedeniyle cezaevi görevlilerince tutulan tutanak üzerine hücreye koyma cezası ile cezalandırılarak kapalı ceza infaz kurumuna iade kararı verilmiş ise de; hükümlünün İzmir ilini bilmemesi nedeniyle seyahatinde aksiliklerle karşılaştığı yönündeki beyanlarına itibar edilerek 1 saat 45 dakikalık gecikmenin makul bir süre olduğunun kabul edilmesi gerektiği ve şikayetinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine dair verilen karar Kanun'a aykırı olup, kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.” şeklindedir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 27.06.2025 tarihli 2025/1198 E, 2025/1198 sayılı kararında, hükümlünün otobüsle yaptığı yolculukta yaşanan gecikmeler ve servis saatleri gerekçe gösterilerek 20 dakikalık gecikme makul bulunmuş, disiplin cezası kaldırılmıştır.
Karar, “Hükümlünün, izin süresinin bittiği günün teslim olma saatinden 20 dakikalık bir gecikme ile cezaevine giriş yapması nedeniyle cezaevi görevlilerince tutulan tutanak üzerine hücreye koyma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, hükümlünün bindiği yolcu otobüsünün yolda çok sayıda yolcu alıp, indirme işlemi yapması nedeniyle seyahat süresinin beklediğinden daha uzun sürdüğüne ve servislerin kalkış saatleri konusundaki beyanına itibar edilerek, 20 dakikalık gecikmenin makul bir süre olduğunun kabul edilmesi ve şikayetinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine dair verilen karar Kanun'a aykırı olup, kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.” şeklindedir
4. Değerlendirme
Yargıtay’ın bu kararları, infaz hukukunda şekilci değil, maddi hakkaniyete dayalı bir yaklaşım benimsediğini göstermektedir. “Makul süre” kavramı, yalnızca gecikmenin süresiyle değil, gecikmeye neden olan koşulların objektif değerlendirilmesiyle belirlenmektedir. Bu yaklaşım, infaz sürecinde hükümlü haklarının korunması açısından olumlu bir gelişmedir.
Öte yandan, infaz hâkimliklerinin kararlarında gerekçe eksikliği ve kanun hükümlerinin dar yorumlanması, Yargıtay tarafından sıklıkla eleştirilmektedir. Bu durum, infaz hâkimliği uygulamalarının daha özenli ve gerekçeli hale getirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
5. Sonuç
Açık ceza infaz kurumuna geç teslim olma durumlarında disiplin cezası uygulanması, her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Yargıtay’ın içtihatları, “makul süre” kavramının dinamik ve hakkaniyete dayalı bir şekilde yorumlanması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu yaklaşım, infaz hukukunun insani yönünü güçlendirmekte ve keyfi uygulamaların önüne geçmektedir.